Özgürlük, her zaman insanlığın en temel problemlerinden birisi olmuş, farklı bakış açılarıyla ele alınmış ve bu nedenle de herkesin üzerinde uzlaşabileceği net bir tanımı yapılamamıştır.
20. yüzyılın önemli siyaset felsefecilerinden olan Hannah Arendt (1906–1975) ise, insanın kendini özel alandan ayrışmış bir kamusal alan içinde gerçekleştirebileceği görüşü çerçevesinde; özgürlüğü siyasi bir tema olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda özgürlüğü düşünce alanında yer alan bir olgu olarak görmemiş; özgürlüğün yer alması gereken özgün alan olarak, insani ilişkiler alanı olarak kabul ettiği ve siyasi alanla eşitlediği kamusal alanı göstermiştir. Ona göre siyasetin varoluş nedeni özgürlüktür ve özgürlüğün deney (tecrübe) alanı eylemdir.